Monday, January 30, 2017

Krom Sohbetleri 4: Vintage Düşler Kraliçesi Rita the Moon

Türkiye'nin birbirinden değerli pole sanatçılarını yakından tanıdığımız bu seride sorulara geçmeden önce genelde konuğumu tanıtan küçük bir girişle başlıyorum ama söz konusu Rita the Moon olunca bunu yapmam çok zorlaşıyor çünkü onun bende çok ayrı bir yeri var. O benim hayatımın enerji gofreti, pole'dan kopup yere yuvarlandığımda bana yeniden ejderhanın sırtına binme gücü veren, karşıma geçip biranın yanında jelibon yiyen bir Haribo cini! Eğer onun için bir tişört bastıracak olsaydım üzerinde şu sözler yazardı:  Beer, Pole, Haribo! 


Rita the Moon'u Rita the Moon yapan nedir derseniz cevabı sanırım hayatı parçalarcasına bir içtenlikle yaşamasıdır. O her zaman yüreğinden gelen sesi dinler ve onu yapar. Ama ona asla doğru olanı yaptırmaya çalışmayın, başaramazsınız... Çünkü o bugünlere canının istemediği şeylere içtenlikle "Hayır" deme cesaretini göstererek gelmiştir.  Sizi türlü şekillerde çıldırtır ama ondan asla vazgeçemezsiniz. Kısacası o vahşi ve uslanmaz bir çocuktur ve ona beklentilerle yaklaşmaktan vazgeçtiğinizde en doğal halinde ışıldadığını ve ışığını sizle paylaştığını görebilirsiniz... 

Bütün çılgınlığına ve uçarılığına rağmen sanatı konusunda ne kadar detaycı ve disiplinli olduğunu bilseniz hayret edersiniz. Siz onu yaramaz bir orman cini sanmaya devam ederken o her şeyi yazar, sayfalarca dosyalarca bitmek bilmeyen minik notlar alır. Ders programları, antrenmanları, koreografileri, kostümleri, her şeyi en küçük detayına kadar yazarak çalışır. Profesyonel olarak attığı her adımda insanı çıldırtacak kadar düşüne taşına hareket eden ve her işi kitabına göre yapmakta ısrar eden biridir ve onun doğasına aykırı gibi görünen bu disiplinli tarafını bilen çok az kişi vardır. 

Öte yandan Rita'yı iyi bir dansçı, gerçek bir showgirl yapan ve sahnede devleşmesini sağlayan şey onun kurallar, teknikler, antrenmanlar, programlar ve her şeyin ötesinde bir 'aşk yaratığı' olması, yaptığı her şeyi aşkla yapması ve her şeyden kopup kendini bırakarak aşkla dans etmesi, dansla aşk etmesi, yücelmesidir. Ve Rita the Moon'dan öğreneceğimiz en önemli şey de budur belki de. Çünkü bütün dünya pole'da gelişip lerlemek için kendini parçalarken o müziğini açar, ve sadece dans eder...



Bize biraz çocukluğundan ve kendinden bahseder misin? Kısaca hikayen nedir?

Kendi ayakları üzerinde duran kız çocuklarındanım ben. Hep yaramazdım, ağaç tepeleri, mahalle kavgaları, su savaşları. Hani şu kar topu savaşında içine çakıl koyanlar. Annem ve babam hariç, biraz tutucu dediğimiz türden bir ailem var. Dans etmek için ne kadar delirsem de bizim adetimizde yoktur deyip göndermemişler. Haliyle bana da odamda ışıkları kapatıp çılgınlar gibi dans etmek kaldı. Kulaklığım yüzünden kaç kere takılıp ölme tehlikesi yaşadığımı anlatamam.

Kafama esti barlarda çalışırım dedim, öyle de oldu. Kendi evime çıktım. O dönem İstanbul üniversitesi Peyzaj Mimarlığı bölümünü okuyordum. En güzel hikayem o sıralar çalıştığım Kemancı’da  (Nikki Wild sağolsun) The Cult - Fire Woman çalarken sahneye çıkıp dans etme geleneğim. Sonra bir Tango maceram var, 2 sene kadar. Asistanlığa kadar ilerlemiştim ama Türkiye’de federasyonu olan işler bozuyor kendini. Bıraktım, gitti.

Daha sonra ne alakaysa yaramaz bir kız çocuğu olduğumdan kaykaya merak saldım. Zaten hayatımın aşkını da kaykay vesilesiyle buldum. Hatta birlikte bir kaykay parkı bile açtık. Beni iç mimarlık üzerine eğitince, bir de iş arkadaşı olduk Ömer’le. Uzunca bir dönem iç mimarlık ve tasarım üzerine çalıştık.

O ara bir de London Contemporary Dance School olayım var ki hiç bahsetmek istemem. Bizimle deyılsin dediler elemelerde, oturdum ağladım, zor atlattım. Taa ki pole'u keşfedene kadar...



Pole Dansa nasıl başladın?

Ben grunge dönemi manyaklarındanım. Hep 75 doğumluymuş gibi yaşadım hayatı. (Bakmayın şimdi Rihanna şarkıları çaldığıma) Mötley Crüe bebeğimin Girls Girls Girls klibi benim pole dansla ilk karşılaşmam oldu. En yakın arkadaşımız Çengi stüdyonun pole direklerini üretiyordu. Yaa Türkiye’de pole dans mı varmış diye bakarken, Seda Isca tarafından Wow Classes'a yönlendirildim. Evde direk de var tabii! Haftanın 6 günü 5 saat pole yapmaya başladım.

İlk nemesis’in hangisiydi? 

Ya ben zort diye herşeyi yapabiliyordum. İlk ay Shoulder Mount falan yapınca dedim ben öldüreceğim galiba kendimi. Sonra bu zihniyetle Handspring beni delirtti.  6. ya da 7. ayımda, o zamanlarki buddy'm saolsun, çok şükür o Handspring'i de gördük. Sonra zaten her şeyde zorlanmaya başladım.


Şu anda hangi hareket üzerinde çalışıyorsun?

Uzun zamandır bişeyler üzerinde çalışmıyorum. Pole'da inat etmek bana hiç yakışmıyor. Daha çok flow'umun ve esnekliğimin üzerine gidiyorum diye kendimi kandırsam da, O Rainbow Marchenko bu masaya gelecek!

Sana göre ideal bir antrenmanın anatomisi nasıl olmalı?

Bir hedef dahilinde, önceden tasarlanmış bir program olmasını çok isterim. X harekete gidecek kondüsyon ve öncesinde yapılması gereken hareketlerle tasarlansa mesela. Çünkü ben genelde freestyle yapıyorum. Benim için pole antrenmanları günün en eğlenceli, en güzel anları. O hareket yapılacak diye ne kadar kassam da eninde sonunda kendimi çılgınlar gibi dans ederken buluyorum.

İyi bir eğitmenden ne beklersin?

İyi bir dialog. İki çıplak kadın arasında bence ilk kriter dürüst, anlaşılabilir bir iletişim demektir. Öğrencisinin yeteneklerini ve hedeflerini göz önünde bulundurarak onu daha ileriye taşıyacak, motivasyon ve güç katacak bir eğitmen kalp ben.


Hayalindeki ideal öğrenci nasıl biri? 

Tutkulu, araştıran ve mütemadiyen sorgulayanlar... Kitlemiz çok çeşitli. Bütün öğrencilerim farklı ve hepsi çok değerli. İdealimin çöktüğü nokta bu sanırım. Her birinde farklı bir yön, farklı bir aşk var.. Bunları keşfetmek bana aşırı haz veriyor.

En büyük destekçin kim?

Kocam! En başından beri, beni yapabileceğime ikna eden, düştüğümde beni tekrar yukarı çıkaran, sahneye çıkmadan önce “Eğlenmene bak, her şey iyi olacak” diye kulağıma fısıldayan adam. O olmasa ben hala sıkıcı bir masa başı işinde olabilirdim... Kocamdan sonra da Sona adında bir kadın var. Beni ayakta tutan, hayatımın her anında mutlu ya da mutsuz benimle o anda olabilen, pozitiflik tanrıçası, yeri gelince kulağımı çeken canım dostum.



Pole Blues’la ve yoğun antrenman dönemlerinde yorgunlukla nasıl savaşırsın?

Ben hiç yorulmuyorum! Bence benim pole dans için en iyi olayım bitmeyen enerjim. Bir hareket çıkmıyorsa, mehh der geçerim, en sevdiğim müziği açıp zıvır zıvır dönmek beni tekrar yükseltir. Bir nevi şarj eder. Haftada iki jimnastik antrenmanı artı 10 ders verdiğimi düşünürsek, sanırım benim gizli silahım akşamları köpükle doldurduğum sıcak küvet sefalarım. Kaslarımı ayakta tutan yegane ilacım bu sanırım.

Nasıl beslenirsin?

Hehehe... Bu soruya cevap vermek istemiyorum. Beni idol olarak gören öğrencilerimden özür dileyerek çok kötü besleniyorum diyebilirim kısaca. Sadece açlıktan ölmek üzereyken en yakın yemeğe saldıran kötü bir örneğim.

Favori antrenman sonrası yiyecek/içeceğin?

Hehehe... Buna da alkol dostunuz değildir demek istiyorum. Of! Buz gibi bir bira.

Güncel stretching hedeflerin neler?

Kafamın üstünden uzanan ellerin, arkaya doğru yükselmiş ayakla buluştuğu o simli, büyülü an.

Favori stretching ipuçların?

Ayakkabılarını giy ve pole'da spinler ata ata bacak savur. Ben statik stretching pek yapmadım. 3 sene ardından splitlerime ve bel esnekliğime bakınca bende işe yarayan şey buymuş diyorum.

Eğitmen olmak sana neler kattı?

Bilgi paylaştıkça artan mutlulukmuş. Öğrencilerin benden aldığı bilgileri kendi esanslarıyla birleştirdiği anı gözlemlemek kesinlikle harika. Yaratıcılığımın ve pole'a olan saygımın katlanarak artmasını sağladı. Bir de ben 2 ay sonra en ileri seviye sınıfa çıktığımdan, bütün basic ve beginner pole hareketlerini eğitirken öğrendim :).

Sana göre Pole’a en çok yakışan müzik türü hangisi?

Her şey! Bazen koreografi dersime kafamdan bir şeyler mırıldanırken hazırlanıyorum. Aa böyle bir şarkı yok ki, oluyorum sonunda. Pole'un her türlüsü beni içine çektiğinden asla bir favori müziğim olamayacak.

Burcun ne?

İnanır mısın, 2 senedir Koç yükselen Boğayım sanıyordum. Dün gelen bilgiyle, yükselenimin İkizler olduğunu öğrendim. Ben ŞOK! Ahaha astroloji severim :)

En sevdiğin şehir?

Sivas! Ahaha en sevdiğim bir şehir yok.

En sevdiğin yemek?

Annemin lazanyası, halamın tiramisusu, kocamın etrafına bacon sardığı steak!

En iyi özelliğin?

Etrafıma çok hızlı adapte olmam ve enerjim.

En kötü özelliğin?

Herkese değer vermem ve sonrasında hep kendimde sorun aramam.

En yaramaz gizli zevkin?

Küvet sefalarım.

Pole stilini nasıl tanımlarsın?

Deneysel.

Performansçı kimliğinle eğitmen kimliğin hayali birer kahraman olarak tanışsalar sence anlaşırlar mıydı ya da bu nasıl bir karşılaşma olurdu?

Ohf! Çok iyi bir soru... Bence birbirlerinden nefret ederlerdi. Performansçı yanım asla gerçek olamayacak hayaller peşinde, eğitmen yanımsa ayakları full yere basan ve realistik bir karakter. İkisinin anlaşabildiği yer çok yaşanılası olurdu.

Koreografi hazırlarken nasıl bir yol izlersin?

Aşık olunan bir şarkıya kafamda kostüm tasarlıyorum. O ikisi tamamsa, ikinci hamlem o şarkının her saniyesini ezberlemek. Daha sonra riskli combo'ları oturtuyorum: İhtişamlı bir giriş, yerinde bir bitiriş ve ardından yormayan daha düşük seviye hareketler, geçişler, pozlar ekleniyor. Sonrasında baştan sona alınan tekrarlarla fazlalıklar ve eksikliklere bakıyorum. Böylece nihai koreografi oluşuyor ama sahneye çıkacaksam sahnede yaşanan anlık aksiliklerle yepyeni bir koreografi ortaya çıkıyor :) .

Vazgeçemediğin pole hareketi? 

Jade, jade ve jade...




Pole dışında Pole için seni en çok destekleyen aktiviteler neler?


Ekin Takmaz’dan jimnastik dersleri alıyorum. Kondüsyon ve stretching üzerine çalışıyoruz. Kıyafet dikmeyi çok seviyorum. İncik boncuk ve materyal bakınmak ikinci hobim diyebilirim.Sahnelere   mütemadiyen bir show projesi, koreografiler, hikayeler... Moonthing Wear adını verdiğim bir de kıyafet markam var. Pole kıyafetleri getirtiyorum ve galiba sürpriz olsun ama üretiyorum da.




Favori pole fotoğrafın?





Pole’suz bir fotoğrafın?



Favori Pole yıldızın?

Alethea Austin ve Marlo Fisken.

Bize iham verici bir pole videosu tavsiye eder misin?



Antrenmanların için sana ilham veren bir görsel ya da özlü sözü bizlerle paylaşır mısın?

"Find what you love, and let it kill you!"
Charles Bukowski

Instagram’da kimleri takip edelim?

Beni! Sonra da takip ettiklerimden bakıp saldırın!

Son günlerde sende Pole’un üzerine atlama isteği uyandıran şarkı?

Sevdaliza - Human

Seni en iyi yansıtan hayvan hangisi?


Ice Age filminde palamudun arkasından koşan mahlukat. Never give up!

Fantastik bir evrende kim ya da ne olurdun?

Fantastik filmlerden nefret eden biri olarak, 1920'lerde yaşamak isterdim. Yine pole dans yapayım ama bir de şu Dita Von Teese'in bardaklarında dans ediyor olayım.

Hakkında pek çok kişinin bilmediği bir şey?

Ayh! Boyum 154 cm :) Videoları aşağıdan çektiğim için herkes beni uzun sanıyor. İşin sırrı burada.

8 yaşındaki sen, bugünkü senle karşılaşsa ne düşünürdü?

Gizlice baleye, jimnastiğe başlardı sanırım. Asiliğini anne babaya yönlendirmek yerine kendini geliştirmeye adardı.

Eklemek istediğin bir soru var mı?

Neden Pole yapmaktan bu kadar zevk alıyor, ve neden onu bırakamıyorum? Bu soruya hala cevaplar arıyorum. Çoğu zamanda pole'un tepesinde dönerken aklımdan bu soru geçiyor. Ben yaptığımız işlerde bir esans peşinde olanlardanım. Yaptığım işe ne katıyorum? Neden bu işi yapmaktan bu denli zevk alıyorum? Bunu daha keşfedemedim. Umarım bu yolculuğumda bu soruyu asla cevaplayamam, çünkü bu arayış ve keşif beni daha iyi yerlere taşıyacaktır.

2016 Yunanistan Pole Kampı ve Pole Theater yarışmasının ardından
efsane düğüne günler ve darbeler kala
Rita ve Luna, Atina'daki sevimli evimizde...
Sabah sabah şiş gözler ve mutlu yüzler :)


Rita the Moon Linkler:


No comments:

Post a Comment